
Çok tartışılan, tartışmasının da bitmeyeceğini tahmin ettiğim bir konu bu. Öncelikle, yazım aşamasında profesyonel yardım almanın etik olmayan bir yanı yok. Herhangi bir yazı yazarken tıkandığımız yerde en yakınlarımızdan fikir almak gibi bir şey bu. “Şurası nasıl olmuş? Şurada tıkandım, nasıl ilerleyeyim?” diye sorarız örneğin, onun gibi…
Yazma kısmıyla ilgili olarak ise… “Neden Gölge Yazar Oldum?” başlığında söylediğim gibi; yazmak, başlı başına yetenek gerektiren bir eylem. Çok güzel fikirlere, muhteşem düşlere sahip olabilir, harika hikayeler, senaryolar üretebilirsiniz ama bunları yazıya dökmek, ayrı bir yetenek gerektiriyor. O yazarak ifade edebilme yeteneği olmadığı için o muhteşem hikayelerin su yüzüne çıkmaması fikrini doğru bulmuyorum kendi adıma. Siz değilse bile birileri o fikirleri, düşleri, hikayeleri kaleme almalı. Bunu da etik dışı bulmuyorum.
Bu konu diğer kitap türleri için değil de özellikle roman için bir tartışma konusu. Roman yazma tekliflerinde çok seçici davrandığımı “Çalışma Alanım ve Yöntemim” başlıklı yazıda anlatmıştım. Ben, “Elimde hiçbir şey yok. Hadi bana bir aşk romanı yaz” biçimli gelen teklifleri kabul etmiyorum. Asgari düzeyde bir sinopsis, hadi o da olmadı bir hikâye olmasını temel şart koşuyorum kendi adıma. Yani kafanızda bir karakter, o karakterin bir hikayesi vardır da nereden başlayacağınızı, nasıl anlatacağınızı bilemiyorsunuzdur. Ancak gidişat bellidir; aşağı yukarı nasıl başlayıp nasıl ilerleyeceği ve nasıl biteceği bellidir. Bunları alıp toparlayabilirim, daha edebi bir dille anlatabilirim, hatta aralarda kendi kurgumu da yapabilirim ama özünde fikir, hikâye size aittir. Bütünüyle bir başkasının hikayesinin altına kendi imzanızı atıyor olmuyorsunuz veya bütünüyle benim yazdığım bir hikâye, bir başkasının adıyla çıkmış olmuyor.
Hikaye varsa kitap var
Ben, bir sinopsisin, bir romanın yüzde ellisi olduğunu söylerim. Yani ortada bir sinopsis varsa, o romanın yarısı hazır demektir. Bu yüzde elli, bütünüyle sizin kendi emeğiniz. Şöyle düşünün; yağı, unu, şekeri, suyu, hatta tavayı bir araya getirmişsiniz ama bunları nasıl kullanacağınızı bilmiyorsunuz. İşte ben, sizin hazırlayıp bir araya getirdiğiniz o malzemeden bir yemek üretiyorum. Kendi hayat hikayenizi romanlaştırmak istiyorsunuz diyelim ki. Ancak çeşitli nedenlerle hiçbir şekilde yazıya dökemiyorsunuz. Siz anlatıyorsunuz, ben ses kaydı alıyorum ve sonra başlıyorum yazmaya. Şu hâlde bile, bütünüyle size ait bir hikâyeden bahsediyoruz. Sizin deneyimleriniz, sizin yaşadıklarınız, sizin anılarınız, sizin bakış açınız, sizin değer yargılarınız var o hikâyede. Az şey değil bu.
O hikâyeyi anlatın, sizle birlikte yok olup gitmesin. İnanın, bunda etik olmayan bir şey yok…