Hayalet Yazar Olmak: Başkasının Zihnine Girme Sanatı

    Geçen hafta bir müşteriyle ilk görüşmemizi yaptık. Karşımda oturan adam ellili yaşlarında, başarılı bir iş insanıydı. Anlatmak istediği hikâye, gençlik yıllarında küçük bir Anadolu kasabasında yaşadığı yoksulluk ve mücadeleydi. Kahvesinden bir yudum aldı, sonra bana dönüp sordu:
    “Bunu nasıl yazacaksın? Sen hiç o yoksulluğu yaşamadın ki.”

    Haklıydı. Ben o kasabada büyümedim, o kış günlerini yaşamadım, o açlığı tatmadım.
    Ama hayalet yazarlığın asıl sırrı da burada başlıyor: Empati.

    Başkasının Hikâyesini Yaşamak

    Benim işim sadece kelimeleri sıralamak değil; birinin dünyasına girebilmek. Onun gözleriyle görmek, onun sesiyle düşünmek, kalbinin ritmiyle yazmak.

    Bunu yapabilmek için önce dinlemeyi bilmek gerekiyor. Gerçekten dinlemeyi.
    Çünkü insanlar sadece kelimelerle konuşmaz. Seslerindeki titreşim, gözlerindeki parıltı, ellerinin hareketi… Bunların hepsi birer cümledir aslında. Benim işim, o görünmeyen cümleleri de duymaktır.

    Empati, bir köprü kurmak gibidir. Bir yanda onun deneyimi, öte yanda benim anlayışım.
    O köprüyü kurarken kendi duygularımdan da yararlanırım. Evet, kimsenin yaşadığıyla birebir aynı şeyleri yaşayamayız ama hepimiz korkuyu, utancı, sevgiyi, özlemi tanırız. Duygular evrenseldir; sadece biçimleri değişir.

    Sorular Sorarken Kazı Yapmak

    Hayalet yazarlık bazen bir arkeoloji çalışması gibi gelir bana. Yüzeyde görünen şey, çoğu zaman hikâyenin tamamı değildir. Kazmak gerekir; dikkatle, sabırla, zarar vermeden.

    “Neden?” sorusu bu işte en keskin kazma aletimdir. Ama bir sorgu gibi değil, içten bir merakla sorarım. Çünkü insanlar neden bir şey yaptıklarını anlatmaya başladığında, hikâyenin kalbi ortaya çıkar. “Bir şirket kurdum”un ardında korku, sorumluluk, gurur ve aile vardır. İşte orası hikâyeyi insanî kılan yerdir.

    Ses Tonu: Görünmezliğin Sanatı

    En zor kısım burası. Çünkü bir hayalet yazar olarak görünmez olmam gerekir. Yazan benim ama ses tamamen ona ait olmalı.

    Bir akademisyenle çalışırken cümlelerim uzun, katmanlı, analitiktir. Bir sporcuyla yazarken kısa, enerjik, doğrudan olur. Bu, bilinçli bir taklit değil; onları içime sindirdiğimde, yazarken kafamda onların sesi yankılanır zaten.

    Bunu başarabilmek için günlerce onları gözlemlerim. Mesajlarını okurum, ses kayıtlarını dinlerim, eski yazılarına bakarım. Eğer bir cümle yazıp “Müşterim bunu asla böyle söylemezdi” diye düşünürsem, silerim. Yeniden yazarım. Çünkü empati sadece duyguyu değil, sesi de paylaşmaktır.

    Görünmez Olmak İçin Görmek

    Hayalet yazarlık garip bir paradoks: Görünmez olabilmek için, hiç olmadığın kadar dikkatli görmen gerekiyor.

    Herkesin anlatılmaya değer bir hikayesi var. O hikâyeyi yazmak, o kişinin dünyasına misafir olmayı kabul etmekle başlıyor.
    Ben sadece bir yazar değilim; bir dinleyiciyim, bir gözlemciyim, bir köprüyüm.
    İnsanların içindeki sesi bulup dışarı çıkarıyorum ve her defasında, ben de biraz değişiyorum.

    Hayalet yazarlığın özü bu:
    Birinin zihnine girmek, orada bir süre kalmak
    ve döndüğünde onun sesini yanında taşımak.

    📌 Sık Sorulan Sorular

    🔸 Hayalet yazar, bir yazarın zihnine nasıl girer?

    Bu sadece teknik bir süreç değil; duygusal bir yakınlık işi. Karşımdaki kişinin sesini, düşünce biçimini, hatta nefes alışını anlamam gerekiyor. Onun bakış açısıyla dünyayı görmeye çalışıyorum. Yazmak kadar, sezmek de önemli.

    🔸 Bir hayalet yazar yazarken kendi benliğini tamamen mi siler?

    Tamamen değil. Kimi zaman cümle aralarına kendi gölgemi bırakırım. Ama bu, okurun fark etmeyeceği kadar ince bir izdir. Yazdığım kişiyle aramda görünmez bir ortaklık olur; ne o tamamen kendisidir ne de ben tamamen yok olurum.

    🔸 Hayalet yazar olmak için özel bir empati yeteneği mi gerekir?

    Kesinlikle. Yazarlıkta empati önemliyse, hayalet yazarlıkta bu neredeyse tek silahtır. İnsanlara kulak vermeyi, onların kelimelerle anlatamadığını sezmeyi bilmek gerekir. Bu, öğrenilen bir teknikten çok geliştirilen bir duyarlılıktır.

    🔸 Bir hayalet yazar, yazdığı kişiyi hiç tanımadan da onun adına yazabilir mi?

    Kısmen evet ama eksik olur. Ne kadar çok tanırsam, metin o kadar canlı olur. Onun ses tonunu, hayal kırıklıklarını, mizah anlayışını bilmeden yazmak, siyah-beyaz bir portre yapmak gibidir. Renkleri için yüzünü görmem gerekir.

    🔸 Hayalet yazarlıkta en zor olan şey nedir?

    Benim için en zoru, “ben” dememek. Sayfalarca yazıp bir tek satırda bile kendi adını geçirmemek. Ama işin büyüsü de burada. Çünkü o kelimeler bir başkasının sesiyle yaşadığında, ben gerçekten görünmez olabiliyorum.

    İlgili Yazılar

    Hayalet yazarlık hakkında daha fazla bilgi almak için aşağıdaki yazıları da okuyabilirsiniz.

    İletişime Geç

    Yazma süreciyle ilgili danışmak, kitap fikrini paylaşmak veya merak ettiğiniz sorularınız için iletişim sayfasındaki formu kullanabilir ya da aşağıdaki seçeneklerden birini tercih edebilirsiniz.